--- EDİTÖRÜN NOTU -- Sayı 88 ---


AB'NİN TARIMSAL BİYOTEKNOLJİYE BAKIŞI YÖN DEĞİŞTİRDİ

           Tarımsal biyoteknolji, özellikle etanol konusundaki etkinliğinin rakipsizliği sergilendikten sonra, tüm ülkelerde öne çıktı. 2004 yılında AB'nin transgeniklere karşı yasaklama kararını kaldırmasını takiben, bu konudaki bilimsel araştırmalar da hız kazanmış ve özellikle AB'nin Çin, Hindistan, Brezilya gibi ülkelerle rekabet edemeyeceği endişesine kapılmıştır. Bu ve benzeri nedenlerle AB 7.Çerçeve Programında da biyoteknolojiye oldukça önem vermiştir. Hatta biyoteknolojinin 5000 yıldan beri insanoğlunun hizmetinde olduğuna değinilerek, Bilgiye Dayalı Biyo Ekonomi  (KBBE) çerçevesinde birbirleri ile bağlantılı biyoteknoloji odaklı beş öncelik belirlenmiştir:

           Avrupa'da yönetimler siyasi açıdan "seçmene selam" çerçevesinde biyoteknolojiye karşı beyanat veredursunlar, işi ekonomik açıdan değerlendiren bilim adamları ve bilimi destekleyen birimler boş durmuyorlar. Nitekim İtalya'da ENEA araştırma enstitüsü gerekli sulama suyunun dörtte biri ile yetişebilen transgenik domates çeşitleri geliştirdiler. Meksika çöllerinde de deneme sonuçlarını test eden araştırmacıların araştırma portföyünde ayrıca patates ve buğday da bulunuyor (bakınız Agbiyotek - haberler). Her ne kadar İtalya'da bu tip genetik mühendislik ürünlerinin satışına izin yoksa da, Enstitü söz konusu ürünleri uluslar arası piyasaya süreceklerini belirtmişlerdir. Kurağa dayanıklılık için öncü bir çalışma olan bu araştırmalar uluslar arası firmalar tarafından da yürütülmektedir. Nitekim    Monsanto firması kurağa dayanıklı mısır çeşitlerinden 100 kg bir partiyi  denemek üzere Afrika'ya göndermiştir (Bununla ilgili 10 sayfalık Kuragadayanıklılıkpdf.pdf belgesini Agbiyotek sitesinden indirebilirsiniz). Almanya'nın transgenik mısır tarımı için gerekli denemeleri sürdürdüğünü yine haberlerde izlemek mümkündür.

           Bilindiği gibi 2004 yılında kaldırılan "transgenik yasağı"na rağmen İspanya son 10 yıldır 60 bin hektarlara vatan GDO mısır tarımı yapmakta idi. Avrupa'nın tarımsal Biyoteknoloji ile ilgili çelişkili tutumunun bir başka örneği şu sıralarda gündeme gelmek üzere. Romanya katılım öncesi transgenik soya tarımı yapmakta idi. Hatta yasak olmasına rağmen, tarımsal artıları nedeniyle, komşu ülke çiftçilerinin Romanya'dan tohum kaçaklılığı yaptıkları Agbiyotek'de de haber yapılmıştı. 2006 yılında 136 bin hektar transgenik soya üreten ülkenin, AB üyesi oldukları için söz konusu avantajlardan vazgeçmeleri beklenemezdi. Diğer taraftan AB ülkeleri "genel çeşit listesinde" yer almayan çeşitleri ekemeyeceklerinden, olayın nasıl çözüleceği merakla beklenmektedir. Fakat Romanya tarım bakanı olaya: "GDO soya teknolojisinin çiftçiye ve Romanya ekonomisine gözle görülür katkısını izleyen biri olarak, 2007 yılı için sorunu çözmek için elimden geleni yapacağım" şeklinde yaklaşmaktadır.   

           Aslında bitkiyi bir fabrika gibi kullanarak insanın gereksinim duyduğu:

  • vitamin c, vitamin e , folik asit, thiamin, biotin gibi vitaminler;
  • b-karoten, likopen, flavonoid, fenolikler gibi anti oksidantlar;
  • kalsyumum, çinko, demir gibi mikro besin elementleri;
  • arginin, methionin, lisin gibi amino asitlerin

           endüstriyel olarak bitkilerden sağlanma dönemi başlamıştır. Nitekim b-karoten ve pro-Vitamin A içeriği yükseltilen ALTIN ÇELTİK (Golden rice) ticarileşmek üzere. Yakın gelecekte ticaretleşeği beklenen bazı gelişme örnekleri:

  • ?-tocopherolu %266 artrılmış patates;
  • ?-tocopherolu 8, vitamin E'si 5 kat artırılmış soya;
  • ?-tocopherolu 6 kat artırılmış Brassica Juncea;
  • vitamin E'si 2 kat artırılmış marul;
  • glutathionu 5.5,  serbest sistini 2.6 kat artırılmış yonca

           İşte AB'nin daha fazla geri kalmama pahasına biyoteknolojiye verilen önemin kaynağı da bu ve benzeri ticari artılarda rekabet şanslarını kaçırmama duygusu. Eurobarometrenin 2006 değerlendirmesinde, biyoteknolojinin (+genetik mühendisliği) diğer sektörlerle birlikte hayat kalitesinin artırıldığına inananların oranları aşağıdaki grafikten izlenebilir. Mavi hatla gösterin biyoteknolojinin kabullenilme oranının 1991'den 1999'a nasıl düştüğü, 1999'dan 2005'e ise nasıl bir çıkışa yöneldiği kolayca izlenebilir.

                                            

           Peki AB'de de bu gelişmeler sergilenip dururken, Türkiye biyoteknolojiye hala seyirci mi kalacak!                                             

                                            

                                            

Prof. Dr. Nazimi Açıkgöz
Ege  Uni. Tarla Bitkileri Bölümü
Tohum Teknolojisi A&U Merkezi


Yazarın Tarımsal Biyoteknoloji konularındaki yazıları teknoloji portalı "http://www.teknoport.com.tr/ ve tarımda yeni teknolojiler konularındaki yazılarını da www.tarimmerkezi.com'da izleyebilirsiniz... 

 
 

Powered By Murat SEVENER - Ziraatforum.com